top of page

 

Lütfen yorumlarınızı, önerilerinizi veya düzeltmelerinizi iletmekten çekinmeyin.

Türkiye'de borç tahsilatı nasıl yapılır?



Türkiye Cumhuriyeti stratejik olarak Batı Asya ile Güneydoğu Avrupa arasında yer almaktadır. Sekiz ülkeyle (Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan, İran, Irak ve Suriye) sınır komşusu olan ülke, sağlam bir ekonomiye, geniş bir iç pazara, stratejik bir konuma, geniş bir nüfusa, yüksek iş yapma endeksi performans göstergelerine sahip olmakla beraber birçok uluslararası kuruluşa da üyedir. Bu nedenle, ülkenin hizmet ve mal satışı için önemli bir ülke olduğunu kabul etmek gerekmektedir.


İşletmeler için borç tahsilatının önemi herkes tarafından iyi bilinmektedir. İşletmeler için zamanında nakit akışı, müşterilerle güçlü ilişkilerin olmasını, işletmelerin büyümesini, daha fazla para tasarrufunu, personel zamanından tasarrufu vb. avantajları sağlar.


Herhangi bir ülkede olabileceği gibi, Türkiye'de de herhangi bir tüzel veya gerçek kişi ile iş yaparken her zaman önemli bir iflas veya ödemelerde gecikme riski ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle, ister yerel ister uluslararası ticaret yapılıyor olsun borç tahsilatının sorunsuz bir şekilde sağlanabilmesi için ülkedeki yasalar hakkında biraz bilgi sahibi olmak ve ülkenin mali yapısı ve yasal süreçlerinde uzman ve bilgili profesyonel bir avukatla çalışmakta fayda vardır.


Şimdi bu genel mahiyetteki açıklamalardan sonra konu ile ilgili birkaç hususa değinelim. Türk hukukuna göre alacaklı borcunu iki farklı şekilde tahsil edebilir. Birincisi, icra daireleri nezdinde ilamsız(yargısız) icra takibi yollarıdır. Bir başka çözüm ise yerel/ilk derece mahkemelerinde alacak davası açmaktır.


İcra dairesindeki işlemler şu şekildedir: Alacaklı talepte bulunur. Alacaklı talepte bulunduktan sonra icra dairesi borçluya ödeme emri gönderir. Borçlu, ödeme emrinin aldıktan sonra, 7 gün içinde buna itiraz etme hakkına sahiptir. İtiraz edilmediği takdirde takip kesinleşmiş sayılır ve borcun tahsili için borçlunun malvarlığının haczedilmesi ve diğer icra/takip işlemleri ile icra takibine devam edilir.


Böyle bir itiraz varsa tüm süreç(takip) durur ve alacaklı, itiraz tarihinden itibaren altı ay içinde icra mahkemesine itirazın geçici/kalıcı olarak kaldırılması için başvuruda bulunabilir veya itirazın yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl içinde ilk derece mahkemelerinde itirazın iptali için dava açmalıdır.


Duruşmada alacaklı/davacı davasını ispatlamak zorundadır. İptal davası alacaklı/davacı lehine sonuçlanırsa, karar borçlu aleyhine derhal icra edilebilir. Alacaklı, kararı icra dairesine getirip icra sürecini başlattıktan sonra, yukarıda bahsedilen birinci yöntemin aksine, bu sefer borçlunun icra dairesine başvurarak yapacağı itiraz, başlatılan icra takibinin durdurulması için yeterli olmayacaktır.


Alacaklı, bütün bu bahsedilenlerin yanı sıra yargılama sırasında veya dava öncesinde, borçlunun taşınır ve taşınmazlarına, üçüncü kişilerin tasarrufundaki hak ve borçları da dahil olmak üzere, ihtiyaten tedbir konulmasını veya haczini talep etme hakkına sahiptir. İhtiyati tedbir/haciz, yargılama süreci tamamlanıncaya kadar devam edebilir. Yalnız her halükarda alacaklı, mahkemeyi bu geçici tedbirin gerçekten gerekli olduğuna ikna etmek zorundadır.


Alacaklının(yabancı gerçek veya tüzel kişi) ülkesi ile Türkiye Cumhuriyeti arasında hukuki veya fiili bir mütekabiliyet olmadığı takdirde, icra işlemlerinin yapılabilmesi veya mahkemelerde dava açabilmesi için teminat(genellikle itiraz edilen toplam miktarın yaklaşık %20'si; ancak, yüzde yargıcın takdirindedir) yatırması gerektiği unutulmamalıdır.


Son olarak, yukarıda verilen bilgilerin oldukça basitleştirilmiş olduğu ifade edilmelidir. Hukuki süreç, profesyoneller için bile çok zorlayıcı olabilmektedir. Herhangi bir hak ve alacak kaybının yaşanmaması için bireysel olarak hareket etmekten kaçınmak atılması gereken doğru adımlardan ilki olacaktır.



*Yukarıdaki metin İngilizce yazılmış olup Türkçe'ye sonradan çevrilmiştir.


bottom of page